Türkiye İstatistik Kurumununun raporlarına göre bugün Türkiye’de 18 milyon insan “Z Kuşağı”
denen kuşakta yer alıyor. Ve bu oran her geçen yıl artarak devam ediyor. Birçok dünya ülkesinden fazla bir oran demek bu. Bir taraftan da, müthiş bir iş gücü demek.
Özellikle birkaç yıldır sıklıkla bu yeni neslin iş süreçlerimize dahil olduklarını görmeye başladık.
Yüksek Öğretim sistemindeki yeni düzenlemeler ile bu tablo giderek gün yüzüne çıkacak. Artık iş
deneyimli öğretim modelleri Yüksek Öğretimin öncelikle stratejileri arasında. Çıktı kalitesinin
izlenmeye başlandığı Yüksek Öğretimde iş başında eğitim modeli doğal olarak bu yeni nesil ile
önceki kuşakları bir araya getirmeye başladı. Tam da bu evrede Yüksek Öğrencimdeki yeni
stratejiler Üniversitelerin odak alanlarını belirleme noktasında yol gösterici durumda. Doğal olarak, yeni kuşaklar odak stratejilerde daha başarılı olma şansını ellerinde tutacak.
Günümüzde siber fiziksel sistemlerin, başka bir ifadeyle yapay zekânın, dinamik veri işleme
ile değer zincirlerinin uçtan uca bağlandığı sanayi devriminin dördüncü evresine tanıklık
ediyoruz. Akıllı robotlar, büyük veri analizi, nesnelerin interneti, 3 boyutlu baskı, bulut,
simülasyon, zenginleştirilmiş gerçeklik gibi kavramlar etrafında yeni bir süreç şekilleniyor.
Bu da daha hızlı, daha esnek, kalitesi daha yüksek, daha verimli bir sanayi ve ekonomi
yolculuğunu tanımlamakta. Bu süreçte bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi, internete
erişen hane halkının global seviyede hızla artması ile çevrimiçi geçirilen zaman da giderek
artıyor.
“Digital in 2017 Global Overview” raporu günümüzde 3.77 milyar internet kullanıcısı
olduğunu belirtiyor ki bu da dünya genelinde %50’lik bir penetrasyon oranı olduğunu
göstermekte. 2.80 milyar insan aktif olarak sosyal medyayı kullanıyor ve kullanıcıların 2.55
milyarı sosyal medyaya mobil cihazlar aracılığı ile erişim sağlıyor. Ayrıca dünya genelinde
1.61 milyar kişi e-ticaret kullanıcısı. Türkiye’de ise dünya ortalamasının üstünde olan %60’lık
bir penetrasyon oranı ile 48 milyon kişi internete bağlanıyor. Kullanıcılar gün içerisinde
ortalama 3 saatini mobil cihazlar üzerinden internete bağlanarak geçiriyor. Bu sürenin çok
büyük bir kısmını da sosyal medya platformlarında değerlendiriyor. TV karşısında geçirilen
vakit ise giderek azalıyor.
Tüm bu rakamları, gelecek yıllarda beşeri sermaye ile üretilen sistemlerin dijital tabanlı
olacağının ve Endüstri 4.0 ile uyumlu olacağının bir göstergesi olarak yorumlayabiliriz.
Piketty’nin üstüne basarak vurguladığı gibi bugün var olan birçok mesleğin gelecekte var
olmayacağı ya da çok farklı şekillerde yapılacağı düşünülüyor. Tüm alışveriş süreçlerinin ve
para transferlerinin dijitalleşmesiyle pek çok meslek grubu da evrim geçirecek. Örneğin
emlak sektörü giderek dijitalleşiyor, bugün kiralamak istediğiniz bir evi 360 derece sanal
yöntemle yerinizden hiç kalkmadan gezebiliyorsunuz. Akıllı ev sistemlerinin yaygınlaşması
ile evinizdeki aydınlatma, iklimlendirme ve güvenlik ile ilgili unsurlara uzaktan ulaşıp kontrol
altında tutabiliyorsunuz. Geleceğin dünyasında çok farklı meslekler bizi bekliyor olacak.
Bunlardan birkaçı büyük veri madenciliği, etik bilgisayar korsanlığı, ara yüz geliştiriciliği,
yapay zeka uzmanlığı olarak sıralanabilir.
Peki on yıl sonrası, yirmi yıl sonrası için hangi donanımlara sahip olmalı,
çocuklarımızı ve gençlerimizi bu belirsizliklerle dolu ama bir o kadar heyecanlı
geleceğe nasıl hazırlamalıyız? Eğitim sektöründeki bütün unsurların bu sorunun
cevabını araması gerektiğini düşünüyorum. Gençlere verilebilecek en önemli
miraslardan birisi onlara öğrenmeyi sevdirebilmek bence. Zira ancak öğrenmeyi
gerçekten seven ve merak eden bireyler, yeni dünya düzeninde öne çıkacak, yeni
değerler oluşturacak, mevcut sistemlere katma değer katarak dünyamızı daha
yaşanabilir bir yere dönüştürecek.
Gelecekte dijital dünyayı ve bu dünyanın hızla değişen içeriklerini anlamadan başarılı
olmanın yolu çok zor gözüküyor. Sağlık sektöründe çalışan biri de olsanız size başvuracak
olan hastanın günde 7 saatini bilgisayar karşısında geçirdiği gerçeğinin aklınızda olması
gerekecek. 30 yıl önce 3 saat süren bir ameliyatın artık robotik sistemlerin de kullanılması ile
15 dakikada başarılı bir şekilde uygulanabileceğini bilmeniz gerekecek, bunun için küresel
anlamda yenilikleri sürekli takip etmeniz gerekecek.
Tüm bu süreçte eğitim sürecinin son halkası olarak yükseköğretimi gerçekleştirme sorumluğu
bulunan üniversiteler, tarihte hiç olmadığı kadar önemli bir konuma gelmiş durumda. Charle
ve Verger “Üniversitelerin Tarihi” başlıklı kitapta yirminci yüzyılın ortalarından itibaren
üniversitelerin toplum için çok önemli bir kurum olduğunu ve günümüzde bilimsel, sosyal ve
siyasal yenilik ve ilerlemelerin üniversiteler bünyesinde oluştuğunu belirtmektedir. Bu
saptamanın ışığında, ülkemizdeki 180 üniversitenin tamamında olduğu gibi, Yaşar
Üniversitesi de daha iyi bir geleceğe donanımlı bireyler yetiştirmek için çalışmalarına devam
etmektedir.
Ali Galip Ayvat
Yaşar Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı